KEHF Suresi Latin okunuşu ve türkçe meali anlamı
18 - KEHF
Bismillahirrahmanirrahim
1. El hamdü lillahillezı enzele ala abdihil kitabe ve lem yec'al lehu ıveca
2.
Kayyimel li yünzira be'sen şedıdem mil ledünhü ve yübeşşiral
mü'minınellezıne ya'melunes salihati enne lehüm ecran hasena
3. Makisıne fıhi ebeda
4. Ve yünzirallezıne kalüttehazellahü veleda
5. Ma lehüm bihı min ılmiv ve la li abaihim kebürat kelimeten tahrucü min efvahihim iy yekulune illa keziba
6. Fe lealleke bahıun nefseke ala asarihim il lem yü'minu bi hazel hadısi esefa
7. İnna cealna ma alel erdı zınetel leh ali neblüvehüm eyyühüm ahsenü amela
8. Ve inna le caılune ma aleyha saıydem cüruza
9. Em hasibte enne ashabel kehfi ver rakıymi kanu min ayatina aceba
10. İz evel fityetü ilel kehfi fe kalu rabbena atina mil ledünke rahmetev ve heyyi' lena min emrina raşeda
11. Fe darabna ala azanihim fil kehfi sinıne adeda
12. Sümme beasnahüm li na'leme eyyül hızbeyni ahsa lima lebisu emeda
13. Nahnü nekussu aleyke nebeehüm bil hakk innehüm fityetün amenu bi rabbihim ve zidnahüm hüda
14.
Ve rabatna ala kulubihim iz kamu fe kalu rabbüna rabbüs semavati vel
erdı len ned'uve min dunihı ilahel le kad kulna izen şetata
15.
Haülai kavmünettehazu min dunihı aliheh lev la ye'tune aleyhim bi
sültanim beyyin fe men azlemü mimmeniftera alellahi keziba
16.
Ve izı'tezeltümuhüm ve ma ya'büdune illallahe fe'vu ilel kehfi yenşur
leküm rabbüküm mir rahmetihı ve yüheyyi' leküm min emriküm mirfeka
17.
Ve teraş şemse iza taleat tezaveru an kehfihim zatel yemıni ve iza
ğarabet takriduhüm zateş şimali ve hüm fı fecvetim minh zalike min
ayatillah mey yehdillahü fe hüvel mühted ve mey yudlil fe len tecide
lehu veliyyem mürşida
18. Ve tahsebühüm eykazav ve hüm rukudüv
ve nükallibühüm zatel yemıni ve zateş şimali ve kelbühüm basitun
ziraayhi bil vesıyd levit tala'te aleyhim le velleyte minhüm firarav ve
le müli''e minhüm ru''a
19. Ve kezalike beasnahüm li yetesaelu
beynehüm kale kailüm minhüm kem lebistüm kalu lebisna yevmen ev ba'da
yevm kalu rabbüküm a'lemü bi ma lebistüm feb'asu ehadeküm bi verikılüm
hazihı ilel medıneti fel yenzur eyyüha ezka taamen fel ye'tiküm bi
rizkım minhü vel yetelattaf ve la yüş'ıranne biküm ehada
20. İnnehüm iy yazheru aleyküm yercümuküm ev yüıyduküm fı milletihim ve len tüflihu izen ebeda
21.
Ve kezalike a'serna aleyhim li ya'lemu enne va'dellahi hakkuv ve
ennes saate la raybe fıha iz yetenazeune beynehüm emrahüm fe kalübnu
aleyhim bünyana rabbühüm a'lemü bihim kalellezıne ğalebu ala emrihim le
nettehızenne aleyhim mescida
22. Se yekulune selasetür
rabiuhüm kelbühüm ve yekulune hamsetün sadisühüm kelbühüm racmem bil
ğayb ve yekulune seb'atüv ve saminühüm kelbühüm kur rabbı a'lemü bi
ıddetihim ma ya'lemühüm illa kalılün fe la tümari fıhim illa miraen
zahirav ve la testefti fıhim minhüm ehada
23. Ve la tekulenne li şey'in innı faılün zalike ğada
24. İlla ey yeşaellahü vezkür rabbeke iza nesıte ve kul asa ey yehdiyeni rabbı li akrabe min haza raşeda
25. Ve lebisu fı kehfihim selase mietin sinıne vazdadu tis'a
26.
Kulillahü a'lemü bima lebisu lehu ğaybüs semavati vel ard ebsır bihı
ve esmı' ma lehüm min dunihı miv veliyyiv ve la yüşrikü fı hukmihı
ehada
27. Vetlü ma uhıye ileyke min kitabi rabbik la mübeddile li kelimatihı ve len tecide min dunihı mültehada
28.
Vasbir nefseke meallezıne yed'une rabbehüm bil ğadati vel aşiyyi
yürıdune vechehu ve la ta'dü aynake anhüm türıdü zınetel hayatid dünya
ve la tütı' men ağfelna kalbehu an zikrina vettebea hevahü ve kane
emruhu füruta
29. Ve kulil hakku mir rabbiküm fe men şae fel
yü'miv ve men şae fel yekfür inna a'tedna liz zalimıne naran ehata bihim
süradikuha ve iy yesteğıysu yüğasu bi mani kel mühli yeşvil vücuh
bi'seş şerab ve saet mürtefeka
30. İnnellezıne amenu ve amilus salihati inna la nüdıy'u ecra men ahsene amela
31.
Ülaike lehüm cennatü adnin tecrı min tahtihimül enharu yühallevne
fıha min esavira min zehebiiv ve yelbesune siyaben hudram min sündüsiv
ve istebrakım müttekiıne fıha alel eraik nı'mes sevab ve hasünet
mürtefeka
32. Vadrib lehüm meseler racüleyni min a'nabiv ve hafefnahüma bi nahliv ve cealna beynehüma zer'a
33. Kiltel cenneteyni atet üküleha ve lem tazlim minhü şey'ev ve feccerna hılalehüma nehara
34. Ve kane lehu semer fe kale li sahıbihı ve hüve yühaviruhu ene ekseru minke malev ve eazzü nefera
35. Ve dehale cennetehu ve hüve zalimül li nefsih kale ma ezunnü en tebıde hazihı ebeda
36. Ve ma ezunnüs saate kaimetev ve leir rudidtü ila rabbı le ecidenne hayram minha münkaleba
37. Kale lehu sahıbühu ve hüve yühavirruhu e keferte billezı halekake min türabin sümme min nutfetin sümme sevvake racüla
38. Lakinne hüvellahü rabbı ve la üşrikü bi rabbı ehada
39. Ve lev la iz dehalte cenneteke kulte ma şaellahü la kuvvete illa billah in terani ene ekalle minke malev ve veleda
40. Fe asa rabbı ey yü'tiyeni hayram min cennetike ve yursile aleyha husbanem mines semai fe tusbiha saıyden zeleka
41. Ev yusbiha maüha ğavran fe len testetıy'a lehu taleba
42.
Ve ühıyta bi semerihı fe asbeha yükallibü keffeyhi ala ma enfeka
fıha ve hiye haviyetün ala uruşiha ve yekulü ya leytenı lem üşrik bi
rabbı ehada
43. Ve lem tekül lehu fietüy yensurunehu min dunillahi ve ma kane müntesıra
44. Hünalikel velayetü lillahil hakk hüve hayrun sevabev ve hayrun ıkba
45.
Vadrib lehüm meselel hayatid dünya ke main enzelnahü mines semai
fahteleta bihı nebatül erdı fe asbeha heşımen tezruhür riyah ve
kanellahü ala külli şey'im muktedira
46. Elmalü vel benune zınetül hayatid dünya vel bakıyatüs salihatü hayrun ınde rabbike sevabev ve hayrun emela
47. Ve yevme nüseyyirul cibale ve teral erda barizetev ve hasernahüm fe lem nüğadir minhüm ehada
48. Ve uridu ala rabbike saffa le kad ci'tümuna kema halaknaküm evvele merratim bel zeamtüm ellen nec'ale leküm mev'ıda
49.
Ve vüdıal kitabü fe teral mücrimıne müşfikıyne mimma fıhi ve
yekulune ya veyletena mali hazel kitabi la yüğadiru sağıyratev ve la
kebıraten illa ahsaha ve vecedu ma amilu hadıra ve la yazlimü rabbüke
ehada
50. Ve iz kulna lil melaiketiscüdu li ademe fe secedu
illa iblıs kane minel cinni fe feseka an emri rabbih e fe tettehızunehu
ve züriyyetehu evliyae min dunı ve hüm leküm adüvv bi'se liz zalimıne
bedela
51. Ma eşhedtühüm halkas semavati vel erdı ve la halka enfüsihim ve ma küntü müttehızel müdıllıne aduda
52. Ve yevme yekulü nadu şürakaiyellezıne zeamtüm fe deavhüm fe lem yestecıbu lehüm ve cealna beynehüm mevbika
53. Verael mücrimunen nara fe zannu ennehüm müvakıuha ve lem yecidu anha masrifa
54. Ve le kad sarrafna fı hazel kur'ani lin nasi min külli mesel ve kanel insanü eksera şey'in cedela
55.
Ve ma menean nase ey yü'minu iz caehümül hüda ve yestağfiru rabbehüm
illa en te'tiyehüm sünnetül evvelıne ev ye'tiyehümül azabü kubüla
56.
Ve ma nürsilül mürselıne illa mübeşşirıne ve münzirın ve
yücadilüllezıne keferu bil batıli li yüdhıdu bihil hakka vettehazu ayatı
ve ma ünziru hüzüva
57. Ve men azlemü mimmen zükkira bi ayati
rabbihı fe a'rada anha ve nesiye ma kaddemet yedah inna cealna ala
kulubihim ekinneten ey yefkahuhü ve fı azanihim vakra ve in ted'uhüm
ilel hüda fe ley yehtedu izen ebeda
58. Ve rabbükel ğafuru zür
rahmeh lev yüahızühüm bi ma kesebu le accele lehümül azab bel lehüm
mev'ıdül ley yecidu min dunihı mev'ila
59. Ve tilkel kura ehleknahüm lemma zalemu ve cealna li mehlikihim mev'ıda
60. Ve iz kale musa li fetahü la ebrahu hatta eblüğa mecmeal bahrayni ev emdıye hukuba
61. Felemma beleğa mecmea beynihima nesiya hutehüma fettehaze zebılehu fil bahri seraba
62. Felemma caveza kaleli fetahü atina ğadaena le kad lekıyna min seferina haza nesaba
63.
Kale eraeyte iz eveyna iles sahrati fe innı nesıtül hute ve ma
ensanıhü illeş şeytanü en ezkürah vettehaze sebılehu fil bahri aceba
64. Kale zalike ma künna nebğı fertedda ala asarihima kasasa
65. Fe veceda abdem min ıbadina ateynahü rahmetem min ındina ve allemnahü mil ledünna ılma
66. Kale lehu musa hel ettebiuke ala en tüallimeni mimma ullimte ruşda
67. Kale inneke len testetıy'a meıye sabra
68. Ve keyfe tasbiru ala ma lem tühıt bihı hubra
69. Kale setecidünı in şaellahü sabirav ve la a'sıy leke emra
70. Kale fe initteba'tenı fe la tes'elnı an şey'in hatta uhdise leke minhü zikra
71. Fentaleka hatta iza rakiba fis sefıneti harakaha kale eharakteha li tüğrika ehleha le kad ci'te şey'en imra
72. Kale e lem e kul inneke len testetıy'a meıye sabra
73. Kale la tüahıznı bima nesıtü ve la türhıknı min emrı usra
74.
Fentaleka hatta iza lekıya ğulamen fe katellehu kale e katelte
nefsen zekiyyetem bi ğayri nefs le kad ci'te şey'en nükra
75. Kale elem e kul leke inneke len testetıy'a meıye sabra
76. Kale in seeltüke an şey'im ba'deha fe la tüsahıbnı kad belağte mil ledünnı uzra
77.
Fentaleka hatta iza eteya ehle karyetinistet'ama ehleha fe ebev ey
yüdayyifuhüma fe veceda fıha cidaray yürıdü ey yenkadda fe ekameh kale
lev şi'te lettehazte aleyhi ecra
78. Kale haza firaku beynı ve beynik se ünebbiüke bi te'vıli ma lem testetı' aleyhi sabra
79.
Emmes sefınetü fe kanet li mesakıne ya'melune fil bahri fe eradtü en
eıybeha ve kane veraehüm meliküy ye'huzü külle sefınetin ğasba
80. Ve emmel ğulamü fekane ebevahü mü'mineyni fe haşına ey yürhikahüma tuğyanev ve küfra
81. Fe eradna ey yübdilehüma rabbühüma hayram minhü zekatev ve akrabe ruhma
82.
Ve emmel cidaru fe kane li ğulameyni yetımeyni fil medineti ve kane
tahtehu kenzül lehüma ve kane ebuhüma saliha fe erade rabbüke ey yeblüğa
eşüddehüma ve yestahrica kenzehüma rahmetem mir rabbik ve ma fealtühu
an emrı zalike te'vılü ma lem testı' aleyhi sabra
83. Ve yes'eluneke an zil karneyn kul seetlu aleyküm minhü zikra
84. İnna mekkenna lehu fil erdı ve ateynahü min külli şey'in sebeba
85. Fe etbea sebeba
86.
Hatta iza belağa mağribeş şemsi vecedeha tağrubü fı aynin hamietiv
ve vecede ındeha kavma kulna yazel karneyni imma en tüazzibe ve imma en
tettehıze fıhim husna
87. Kale emma men zaleme fe sevfe nüazzibühu sümme yüraddü ila rabbihı fe yüazzibühu azaben nükra
88. Ve emma men amene ve amile salihan fe lehu cezaenil husna ve senekulü lehu min emrina yüsra
89. Sümme etbea sebeba
90. Hatta iza belağa matliaş şemsi vecedeha tatlüu ala kavmil lem nec'al lehüm min duniha sitra
91. Kezalik ve kad ehatna bima ledeyhi hubra
92. Sümme etbea sebeba
93. Hatta iza belağa beynes seddeyni vecede min dunihima kavmel la yekadune yefkahune kavla
94.
Kalu ya zel karneyni inne ye'cuce ve me'cuce müfsidune fil erdı fe
hel nec'alü leke harcen ala en tec'ale beynena ve beynehüm sedda
95. Kale ma mekkennı fıhi rabbı hayrun fe eıynunı bi kuvvetin ec'al beyneküm ve beynehüm redma
96. Atuni züberal hadıd hatta iza sava beynes sadafeyni kalenfühu hatta iza cealehu naran kale atunı üfriğ aleyhi kıdra
97. Femestau ey yazheruhü ve mestetau lehu nakba
98. Kale haza rahmetüm mir rabbı fe iza cae va'dü rabbı cealehu dekka' ve kane va'dü rabbı hakka
99. Ve terakna ba'dahüm yevmeiziy yemucü fı ba'dıv ve nüfiha fis suri fe cema'nahüm cem'a
100. Ve aradna cehenneme yevmeizil lil kafirıne arda
101. Ellezıne kanet a'yünühüm fı ğıtain an zikrı ve kanu la yestetıy'une sem'a
102. E fe hasibellezıne keferu ey yettehızu ıbadı min dunı evliya' inna a'tedna cehenneme lil kafirınenüzüla
103. Kul hel nünebbiüküm bil ahserıne a'mala
104. Ellezıne dalle sa'yühüm fil hayatid dünya ve hüm yahsebune ennehüm yuhsinune sun'a
105. Ülaikellezıne keferu bi ayati rabbihim ve likaihı fe habitat a'malühüm fe la nükıymü lehüm yevmel kıyameti vezna
106. Zalike cezaühüm cehennemü bima keferu vettehazu ayatı ve rusülı hüzüve
107. İnnellezıne amenu ve amilus salihati kanet lehüm cennatül firdevsi nüzüla
108. Halidıne fıha la yebğune anha hıvela
109.
Kul lev kanel bahru midadel li kelimati rabbi le nefidel bahru kable
en tenfede kelimatü rabbi ve lev ci'na bi mislihı mededa
110.
Kul innema ene beşerum mislüküm yuha ileyye ennema ilahüküm ilahüv
vahıd fe men kane yercu likae rabbihı felya'mel amelen salihav ve la
yüşrik bi ıbadeti rabbihı ehada
Türkçe Meali
18 - Kehf
Bismillahirrahmânirrahîm
Mekke
döneminde inmiştir. 28. âyetin Medine döneminde indiği de rivayet
edilmiştir. 110 âyettir. Sûre, adını; ilk defa dokuzuncu âyette olmak
üzere, birkaç yerde geçen
1. Hamd, kuluna Kitab'ı (Kur'an'ı) indiren ve onda hiçbir eğrilik yapmayan Allah'a mahsustur.
2,
3, 4. (Allah onu), katından gelecek şiddetli bir azap ile
(inanmayanları) uyarmak, salih ameller işleyen mü'minleri, içlerinde
ebedi olarak kalacakları güzel bir mükâfat (cennet) ile müjdelemek ve
"Allah bir çocuk edindi" diyenleri de uyarmak için dosdoğru bir kitap
kıldı.
5. Bu konuda ne kendilerinin, ne de atalarının hiçbir
bilgisi yoktur. Ne büyük bir söz (bu) ağızlarından çıkan! Onlar ancak
yalan söylüyorlar.
6. Demek sen, bu söze (Kur'an'a) inanmazlarsa, arkalarından üzülerek âdeta kendini tüketeceksin!
7. İnsanların hangisinin daha güzel amel yaptığını deneyelim diye şüphesiz biz yeryüzündeki şeyleri ona bir zinet yaptık.
8. Biz, elbette (zamanı gelince) yeryüzündeki her şeyi bir kuru toprak haline getireceğiz.
9. Yoksa sen, (sadece) Ashab-ı Kehf ve Ashab-ı Rakîm'i mi bizim ibret verici delillerimizden sandın?
10.
Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı da, "Ey Rabbimiz! Bize
katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş
ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır" demişlerdi.
11. Bunun üzerine biz de nice yıllar onların kulaklarını (dış dünyaya) kapattık. (Onları uyuttuk)
12. Sonra onları uyandırdık ki, iki zümreden hangisinin bekledikleri süreyi daha iyi hesap ettiğini bilelim.
13.
Biz sana onların haberlerini gerçek olarak anlatıyoruz: Şüphesiz
onlar Rablerine inanmış birkaç genç yiğitti. Biz de onların
hidayetlerini artırmıştık.
14, 15. Kalkıp da, "Rabbimiz,
göklerin ve yerin Rabbidir. Ondan başkasına asla ilah demeyiz. Yoksa
andolsun ki saçma bir söz söylemiş oluruz. Şunlar, şu kavmimiz, ondan
başka tanrılar edindiler. Onlar hakkında açık bir delil getirselerdi ya!
Artık kim Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalimdir?" dediklerinde
onların kalplerine kuvvet vermiştik.
16. (İçlerinden biri
şöyle dedi:) "Madem ki onlardan ve Allah'tan başkasına tapmakta
olduklarından yüz çevirip ayrıldınız, o halde mağaraya çekilin ki,
Rabbiniz size rahmetini yaysın ve içinde bulunduğunuz durumda
yararlanacağınız şeyler hazırlasın."
17. (Orada olsaydın)
güneş doğduğunda onun; mağaralarının sağ tarafına kaydığını, batarken de
onlara dokunmadan sol tarafa gittiğini görürdün. Kendileri ise
mağaranın geniş bir yerinde idiler. Bu, Allah'ın mucizelerindendir.
Allah kime hidayet ederse işte o, doğru yolu bulandır. Kimi de
şaşırtırsa, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın.
18.
Uykuda oldukları halde sen onları uyanık sanırsın. Biz onları sağa
sola çeviriyorduk. Köpekleri de mağaranın girişinde iki kolunu uzatmış
(yatmakta idi.) Onları görseydin, mutlaka onlardan yüz çevirip kaçardın
ve gördüklerin yüzünden için korku ile dolardı.
19. Böylece
biz, birbirlerine sorsunlar diye onları uyandırdık. İçlerinden biri: "Ne
kadar kaldınız"? dedi. (Bir kısmı) "Bir gün, ya da bir günden az",
dediler. (Diğerleri de) şöyle dediler: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz
daha iyi bilir. Şimdi siz birinizi şu gümüş para ile kente gönderin de
baksın; (şehir halkından) hangisinin yiyeceği daha temiz ve lezzetli ise
ondan size bir rızık getirsin. Ayrıca, çok nazik davransın (da dikkat
çekmesin) ve sizi hiçbir kimseye sakın sezdirmesin."
20.
"Çünkü onlar sizi ele geçirirlerse ya taşlayarak öldürürler, yahut
kendi dinlerine döndürürler. O zaman da bir daha asla kurtuluşa
eremezsiniz."
21. Böylece biz, (insanları) onların halinden
haberdar ettik ki, Allah'ın va'dinin hak olduğunu ve kıyametin
gerçekleşmesinde de hiçbir şüphe olmadığını bilsinler. Hani onlar
(olayın mucizevi tarafını ve asıl hikmetini bırakmışlar da) aralarında
onların durumunu tartışıyorlardı. (Bazıları), "Onların üstüne bir bina
yapın, Rableri onların halini daha iyi bilir" dediler. Duruma hakim
olanlar ise, "Üzerlerine mutlaka bir mescit yapacağız" dediler.
22.
(Ey Muhammed!) Bazıları bilmedikleri şey hakkında atıp tutarak:
"Onlar üç kişidirler, dördüncüleri köpekleridir" diyecekler. Yine, "Beş
kişidirler, altıncıları köpekleridir" diyecekler. Şöyle de diyecekler:
"Yedi kişidirler, sekizincileri köpekleridir." De ki: "Onların sayısını
Rabbim daha iyi bilir. Zaten onları pek az kimse bilir. O halde onlar
hakkında (Kur'an'daki) apaçık tartışma (yı aktarmak) dan başka
tartışmaya girme ve bunlar hakkında onlardan hiçbirine bir şey sorma.
23. Hiçbir şey hakkında sakın "yarın şunu yapacağım" deme!
24.
Ancak, "Allah dilerse yapacağım" de. Unuttuğun zaman Rabbini an ve
"Umarım Rabbim beni, bundan daha doğru olana ulaştırır" de.
25. Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar. Buna dokuz daha eklediler.
26.
De ki: "Kaldıkları süreyi Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin
gaybını bilmek O'na aittir. O ne güzel görür, O ne güzel işitir!
Onların, ondan başka hiçbir dostu da yoktur. O hükmüne hiçbir kimseyi
ortak etmez."
27. Rabbinin kitabından sana vahyedileni oku.
O'nun kelimelerini değiştirecek hiçbir kimse yoktur. O'ndan başka asla
bir sığınak da bulamazsın.
28. Sabah akşam Rablerine, O'nun
rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte ol. Dünya hayatının zînetini
arzu edip de gözlerini onlardan ayırma. Kalbini bizi anmaktan gafil
kıldığımız, boş arzularına uymuş ve işi hep aşırılık olmuş kimselere
boyun eğme.
29. De ki: "Hak, Rabbinizdendir. Artık dileyen
iman etsin, dileyen inkar etsin." Biz zalimlere öyle bir ateş hazırladık
ki, onun alevden duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır.
(Susuzluktan) feryat edip yardım dilediklerinde, maden eriyiği gibi,
yüzleri yakıp kavuran bir su ile kendilerine yardım edilir. O ne kötü
bir içecektir! Cehennem ne korkunç bir yaslanacak yerdir.
30. Gerçek şu ki iman edip iyi işler yapanlara gelince, elbette biz iyi iş yapanların ecrini zayi etmeyiz.
31.
İşte onlar için içlerinden ırmaklar akan Adn cennetleri vardır.
Orada tahtlar üzerine kurularak altın bileziklerle süslenecekler, ince
ve kalın ipekten yeşil giysiler giyeceklerdir. O ne güzel karşılıktır!
Cennet de ne güzel bir yaslanacak yerdir!
32. Onlara şu iki
adamı örnek ver: Onlardan birine iki üzüm bağı vermiş, bağların
çevresini hurmalarla donatmış, ikisinin arasına da bir ekinlik
koymuştuk.
33. Her iki bağ da meyvelerini vermiş ve
ürünlerinden hiçbir şeyi eksik bırakmamıştı. Bu iki bağın arasından bir
de nehir fışkırtmıştık.
34. Derken onun büyük bir serveti
oldu. Arkadaşıyla konuşurken ona dedi ki: "Benim malım seninkinden daha
çok. Adamlardan yana da senden daha üstünüm."
35. Derken kendine zulmederek bağına girdi. Şöyle dedi: "Bunun sonsuza değin yok olacağını sanmıyorum."
36. "Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Rabbime döndürülsem bile andolsun bundan daha iyi bir sonuç bulurum."
37.
Arkadaşı ona cevap vererek dedi ki: "Seni topraktan, sonra bir damla
döl suyundan yaratan, sonra da seni (eksiksiz) bir insan şeklinde
düzenleyen Allah'ı inkâr mı ediyorsun?"
38. "Fakat O Allah benim Rabbimdir. Ben Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam."
39,
40. "Bağına girdiğinde ‘Mâşaallah! Kuvvet yalnız Allah'ındır'
deseydin ya!.. Eğer benim malımı ve çocuklarımı kendininkilerden daha az
görüyorsan, belki Rabbim bana, senin bağından daha iyisini verir.
Seninkinin üzerine de gökten bir afet indirir de bağ kupkuru ve yalçın
bir toprak haline geliverir."
41. "Ya da suyu çekiliverir de (bırak bir daha bulmayı) artık onu arayamazsın bile."
42.
Derken bütün serveti helak edildi. (Yıkılmış) çardakları üzerine
çökmüş haldeki bağına yaptığı harcamalar karşısında ellerini oğuşturuyor
ve şöyle diyordu: "Keşke Rabbime hiçbir kimseyi ortak koşmasaydım..."
43. Onun, Allah'tan başka kendisine yardım edebilecek kimseleri yoktu. Kendi kendini kurtaracak güçte de değildi.
44.
İşte bu durumda velayet (himaye ve koruyuculuk) yalnızca hak olan
Allah'a mahsustur. Onun mükâfatı da daha hayırlıdır, vereceği sonuç da
daha hayırlıdır.
45. Onlara dünya hayatının örneğini ver:
(Dünya hayatı), gökten indirdiğimiz yağmur gibidir ki, onun sebebiyle
yeryüzünün bitkileri boy verip birbirine karışırlar. Fakat bütün bu
canlılık sonunda rüzgarın savurduğu kuru bir çer çöpe döner. Allah, her
şey üzerinde kudret sahibidir.
46. Mallar ve evlatlar, dünya
hayatının süsüdür. Baki kalacak salih ameller ise, Rabbinin katında,
sevap olarak da ümit olarak da daha hayırlıdır.
47. Dağları
yürüteceğimiz ve senin yeryüzünü çırılçıplak göreceğin günü bir hatırla.
Biz onları mahşerde toplarız da içlerinden hiçbirini bırakmayız.
48.
Hepsi saf saf Rabbinin huzuruna çıkarılırlar. Onlara, "Andolsun,
sizi ilk önce yarattığımız gibi bize geldiniz. Oysa siz, sizin için
hesaba çekileceğiniz bir zaman belirlemediğimizi sanmıştınız" denir.
49.
Kitap ortaya konur. Suçluları, kitabın içindekilerden korkuya
kapılmış görürsün. "Eyvah bize! Bu nasıl bir kitaptır ki küçük, büyük
hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıp dökmüş!" derler. Onlar bütün
yaptıklarını karşılarında bulurlar. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez.
50. Hani biz meleklere, "Adem için saygı ile eğilin" demiştik
de İblis'ten başka hepsi saygı ile eğilmişlerdi. İblis ise cinlerdendi
de Rabbinin emri dışına çıktı. Şimdi siz, beni bırakıp da İblis'i ve
neslini, kendinize dostlar mı ediniyorsunuz? Halbuki onlar sizin için
birer düşmandırlar. Bu, zalimler için ne kötü bir bedeldir!
51.
Ben onları ne göklerin ve yerin yaratılışına, ne de kendilerinin
yaratılışına şahit tuttum. Saptıranları da hiçbir zaman yardımcı edinmiş
değilim.
52. (Ey Muhammed!) Allah'ın, "Ortağım olduklarını
iddia ettiklerinizi çağırın" diyeceği, onların da çağıracakları, fakat
kendilerine (çağırdıklarının) cevap vermeyecekleri ve bizim de aralarına
bir uçurum koyacağımız günü hatırla!
53. Suçlular (o gün)
ateşi görünce onun içine düşeceklerini iyice anlayacaklar ve ondan
kurtuluş yolu da bulamayacaklardır.
54. Andolsun, biz bu
Kur'an'da insanlar için her türlü misali değişik şekillerde açıkladık.
Fakat insan tartışmaya her şeyden daha çok düşkündür.
55.
İnsanlara hidayet geldikten sonra onların inanmalarına ve
Rab'lerinden mağfiret dilemelerine, ancak, öncekilerin başına gelenlerin
kendi başlarına da gelmesi, ya da kendilerine azabın göz göre göre
gelmesi (yönündeki beklentileri) engel olmuştur.
56. Biz,
peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz.
İnkar edenler ise, hakkı batılla çürütmek için mücadele ederler.
Âyetlerimizi ve kendilerine yapılan uyarıları alaya alırlar.
57.
Kim, kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatılıp da onlardan yüz çeviren
ve elleriyle yaptığını unutandan daha zalimdir? Şüphesiz biz, onu
anlamamaları için, kalplerine perdeler gerdik, kulaklarına da ağırlıklar
koyduk. Sen onları hidayete çağırsan da artık ebediyen hidayet
bulamazlar.
58. Rabbin, çok bağışlayıcıdır, merhamet
sahibidir. Eğer yaptıkları yüzünden onları (dünyada) cezaya
çarptırsaydı, elbette azaplarını çarçabuk verirdi. Hayır, onlar için
belirlenmiş bir gün vardır ki (o gün gelince) hiçbir kurtuluş çaresi
bulamazlar.
59. İşte zulmettiklerinde yok ettiğimiz memleketler... Helak edilmeleri için de belli bir zaman tayin etmiştik.
60.
Hani Mûsâ beraberindeki gence şöyle demişti: "İki denizin birleştiği
yere varıncaya kadar durmayacağım, ya da uzun zaman gideceğim."
61. Onlar iki denizin birleştiği yere varınca balıklarını unuttular. Balık denizde yolunu tutup kayıp gitti.
62.
Oradan uzaklaştıklarında Mûsâ beraberindeki gence "Öğle yemeğimizi
getir, bu yolculuğumuzdan dolayı çok yorgun düştük" dedi.
63.
Genç, "Gördün mü! Kayaya sığındığımız sırada balığı unutmuşum.
–Doğrusu onu sana söylememi bana ancak şeytan unutturdu- Balık şaşılacak
bir şekilde denizde yolunu tutup gitmişti" dedi.
64. Mûsâ: "İşte aradığımız bu idi" dedi. Bunun üzerine tekrar izlerini takip ederek gerisin geri döndüler.
65.
Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir
rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.
66. Mûsâ ona, "Sana öğretilen bilgilerden bana, doğruya iletici bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı?" dedi.
67. Adam şöyle dedi: "Doğrusu sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin."
68. "İç yüzünü kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredebilirsin?"
69. Mûsâ, "İnşaallah beni sabırlı bulacaksın. Hiçbir işte de sana karşı gelmeyeceğim" dedi.
70.
O da şöyle dedi: "O halde eğer bana tabi olacaksan, ben sana
söylemedikçe hiçbir şey hakkında bana soru sormayacaksın."
71.
Derken yola koyuldular. Nihayet, bir gemiye bindiklerinde (adam)
gemiyi deldi. Mûsâ, "Sen onu içindekileri boğmak için mi deldin?
Doğrusu, şaşılacak bir iş yaptın." dedi.
72. Adam, "Sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin, demedim mi?" dedi.
73. Mûsâ, "Unuttuğum için bana çıkışma ve bu işimde bana güçlük çıkarma!" dedi.
74.
Yine yola koyuldular. Nihayet bir erkek çocukla karşılaştıklarında
adam (hemen) onu öldürdü. Mûsâ, "Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz
birini mi öldürdün? Andolsun çok kötü bir iş yaptın!" dedi.
75. Adam, "Sana, benimle beraberliğe asla sabredemezsin demedim mi?" dedi.
76.
Mûsâ, "Eğer bundan sonra sana bir şey hakkında soru sorarsam, artık
benimle arkadaşlık etme. Doğrusu, tarafımdan (dilenecek son) özre
ulaştın (bu son özür dileyişim)" dedi.
77. Yine yola
koyuldular. Nihayet bir şehir halkına varıp onlardan yiyecek istediler.
Halk onları konuk etmek istemedi. Derken orada yıkılmaya yüz tutmuş bir
duvar gördüler. Adam hemen o duvarı doğrulttu. Mûsâ, "İsteseydin bu iş
için bir ücret alırdın" dedi.
78. Adam, "İşte bu birbirimizden ayrılmamız demektir" dedi. "Şimdi sana sabredemediğin şeylerin içyüzünü anlatacağım."
79.
"O gemi, denizde çalışan bir takım yoksul kimselere ait idi. Onu
yaralamak istedim, çünkü onların ilerisinde, her gemiyi zorla ele
geçiren bir kral vardı."
80. "Çocuğa gelince, anası babası mü'min insanlardı. Onları azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk."
81. "Böylece, Rablerinin onlara, bu çocuğun yerine daha hayırlı ve daha merhametli bir çocuk vermesini diledik."
82.
"Duvar ise şehirdeki iki yetim çocuğa ait idi. Altında onlara ait
bir define vardı. Babaları da iyi bir insandı. Rabbin, onların olgunluk
çağına ulaşmalarını ve Rabbinden bir rahmet olarak definelerini
çıkarmalarını istedi. Bunları ben kendi görüşüme göre yapmadım. İşte
senin, sabredemediğin şeylerin içyüzü budur."
83. (Ey Muhammed!) Bir de sana Zülkarneyn hakkında soru soruyorlar. De ki: "Size ondan bir anı okuyacağım."
84. Biz onu yeryüzünde kudret sahibi kıldık ve kendisine her konuda (amacına ulaşabileceği) bir yol verdik.
85. O da (Batı'ya gitmek istedi ve) bir yol tuttu.
86.
Güneşin battığı yere varınca, onu siyah balçıklı bir su gözesinde
batar (gibi) buldu. Orada (kâfir) bir kavim gördü. "Ey Zülkarneyn! Ya
(onları) cezalandırırsın ya da haklarında iyilik yolunu tutarsın" dedik.
87. Zülkarneyn, "Her kim zulmederse, biz onu
cezalandıracağız. Sonra o Rabbine döndürülür. O da kendisini görülmedik
bir azaba uğratır" dedi.
88. "Her kim de iman eder ve salih
amel işlerse ona mükafat olarak daha güzeli var. (Üstelik) ona
emrimizden kolay olanı söyleyeceğiz."
89. Sonra yine (doğuya doğru) bir yol tuttu.
90. Güneşin doğduğu yere ulaşınca onu, kendileriyle güneş arasına örtü koymadığımız bir halk üzerine doğar buldu.
91. İşte böyle. Şüphesiz biz onun yanındakileri ilmimizle kuşatmışızdır.
92. Sonra yine bir yol tuttu.
93. İki dağ arasına ulaşınca, bunların önünde, neredeyse hiçbir sözü anlamayan bir halk buldu.
94.
Dediler ki: "Ey Zülkarneyn! Ye'cüc ve Me'cüc (adlı kavimler)
yeryüzünde bozgunculuk yapmaktadırlar. Onlarla bizim aramıza bir engel
yapman karşılığında sana bir vergi verelim mi?"
95.
Zülkarneyn, "Rabbimin bana verdiği (imkan ve kudret, sizin
vereceğiniz vergiden) daha hayırlıdır. Şimdi siz bana gücünüzle yardım
edin de, sizinle onların arasına sağlam bir engel yapayım" dedi.
96.
"Bana (yeterince) demir madeni getirin" dedi. İki yamacın arasındaki
boşluğu (dağlarla) bir hizaya getirince "körükleyin!" dedi. Demiri
eritip kor (gibi) yapınca da, "Bana erimiş bakır getirin, bunun üzerine
boşaltayım" dedi.
97. Artık onu ne aşabildiler, ne de delebildiler.
98.
Zülkarneyn, "Bu, Rabbimin bir rahmetidir. Rabbimin vaadi (kıyametin
kopma vakti) gelince onu yerle bir eder. Rabbimin vaadi gerçektir" dedi.
99. O gün biz onları bırakırız, dalga dalga birbirlerine
karışırlar. Sonra sûra üfürülür de onları toptan bir araya getiririz.
100, 101. O gün cehennemi; gözleri Zikr'ime (Kur'an'a) karşı
perdeli olan ve onu dinleme zahmetine dahi katlanamayan kafirlerin
karşısına (bütün dehşetiyle) dikeriz!
102. İnkar edenler, beni
bırakıp da kullarımı dost edineceklerini mi sandılar? Biz cehennemi
kâfirlere konak olarak hazırladık.
103, 104. (Ey Muhammed!) De
ki: "Amelce en çok ziyana uğrayan; iyi iş yaptıklarını sandıkları halde
dünya hayatındaki çabaları kaybolup giden kimseleri size haber verelim
mi?"
105. Onlar, Rab'lerinin âyetlerini ve O'na
kavuşacaklarını inkar eden, böylece amelleri boşa çıkan, o yüzden de
kıyamet gününde amelleri için bir terazi kurmayacağımız kimselerdir.
106. İşte böyle. İnkar etmeleri, âyetlerimi ve Peygamberlerimi alay konusu yapmaları yüzünden onların cezası cehennemdir.
107,
108. Şüphesiz, inanıp yararlı işler yapanlara gelince onlar için,
içlerinde ebedi kalacakları Firdevs cennetleri bir konaktır. Oradan
ayrılmak istemezler.
109. De ki: "Rabbimin sözlerini yazmak
için denizler mürekkep olsa ve bir o kadar da ilave etsek (denizlere
deniz katsak); Rabbimin sözleri tükenmeden önce denizler tükenirdi."
110.
De ki: "Ben de ancak sizin gibi bir insanım, (Ne var ki) bana,
‘Sizin ilah'ınız ancak bir tek ilâhtır" diye vahyolunuyor. Kim Rabbine
kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi
ortak koşmasın."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder